
Kasım ayının ilk gününden herkese merhabalar.
Kasım şiir ayıdır diyerek sitemizde ” Kasım ” temalı tüm şiirleri bir seçki yapmaya karar verdik.
Umarım beğenilerinize nail olur…
…..
Kasımda Aşk Yalan Yalnızlık Başlar…
kasım bollaşmış entarisinde herkil bilmeyen pinti ayaklar
çil yavrusu gibi sığ yerlere düşen güneş
kasım hanelerde görgüsüzlük açan görmezliğin ayı
is tüten şehirlerde kabahatsiz çıplak ayaklar
kasım aymazlığın ayı
ayaza teslim tuzsuz gözyaşı
yanı başında biten öksüz, yetim ve terk edilmişler
Ahmet KİRAZ
…..
Kasım
Gökyüzünün en kirli beyazı
Dalları çirkin bırakan pervasız kasım
Nasıl da huzura düştün
Ferahı kuruttun
Kederi saldın üzerime
Hiç olmadık zamanda
Geceye gece olmuş
Kallarla gitlere uğraşıyorum
Ahmet KİRAZ
….
Kasımda Aşk Başkadır
hep böyle başlar,
göğün mavisine
baharın yeşiline
ve bir zeytin çekirdeğinin
gizemine kapılıverir insan…
Sonra Eylül biter
Ekim dayanır kapıya
yeşiller dönüşürken sarıya,
mavi griye bürünür usulca…
önce ceketler giyilir
sonbaharın üstüne,
telaşlı adımları
duyulunca Kasım’ın
sonra üstü örtülür yaraların.
yazdan kalma hatıralar
kalın giysiler altına saklanır,
sırlarla dolup taşar şehir
yüreğe dokunmak zorlaşır
ve doğrudur;
”Kasım’da aşk başkadır”…
Canberk DEMİRKIRAN
…..
Kasımın son mısralarındayız
Günlerden ne bilmiyorum
Ama ben bugün de seviyorum seni
Cemal Süreya
…..
Kış Uykusu
Sokaklar içine kapanık birer çocuk
Balkon, demirlerinden müstesna korumasız
Gözler el sallar sadece dışarı
Titrek lambanın 2 saniyede bir verdiği selam perdeyi işlerken
Duvarlardan geçer ses kısıklığı
Saatler üşengeçtir, sezimsiz ve geçimsiz
Titrer onca soğuğu ölmeyenler dışarda
Üşümek geçer benim içimden
Ben korkarım
Balkon göçer
Kasımpatı mezar çiçeği
Ahmet KİRAZ
…..
Umutları Dökülen Heybemdeki Yapraklar
Kasımda dökülen yorgun yapraklar gibi, yorgunum Behre.
Tel örgüler var mevsimde.
Acılara meydan okuyamıyorum.
Bir bebeğin ana sütünden kesilmesi gibi masum bir hırçınlık bıraktılar bende.
Yalnızken içilen kahvenin dumanından fazla, sol yanımdaki sızı.
Yazık, şiir defterim hüzün dolu
Bilmezler Behre!
Soruların arkası kesilsin diye bir gülücük bıraktım çehremde.
Nedenlerin, nasılların… önüne bir çengel olsun diye.
Nereden başladığından çok nereden kırıldığındır hayat.
Mevsim bu ya: Kasım kopardı yaprak gibi umutlardan parça parça…
Bu mevsim benden ayırırsa umutları,
Elvedaların heybesinde yer açarım.
Zaman, kopartsa da umudun yapraklarını,
Can suyuna aldanıp toprağa kızarım.
Aşikar YAPICIER
….
Şiir Hep Yaşar…
Eylül
Ekim
Belki de biraz kasım
Vedaları canlandırıyor
Toprağın çıplaklığı
Yaprağın sarısı
Az da olsa turuncusunu yitirmiş günbatımı
Yitirmek deyince
Mazi ne kadar derin
Harfiyen bellekte dün gibi her şey ne kadar ortada
Hastalık sarısı sanki
Güçten düştüğünün göstergesi fersiz gözler
Uzaklarda arar kaybettiğini
Eylül
Ekim
Belki de biraz kasım
Geçiyor işte ömür
Geçse de beklemekle bu günler
Şiir hep yaşar
Ahmet KİRAZ
…
Hazan Mevsimi…
Ayaz vurmuş şiirime
Eskisi gibi sobalar tütüyor bu mevsimde
Ninniler kasımdan kalmış
Noktalar, virgüle dönüşmüş
Artık söyleyecek çok şey var hüznün mevsiminde
Avuçlarımda öten bülbül
Leylasını arayan Mecnun
Şimdi birer birer yok oluvermiş
Vakit karanlığın en güzel hali
Kan gibi, tan gibi renk sunmakta sema
Bir feryat geliyor tarihimden
Kardeşim ağlıyor
Kardeşlerin rengi, ırkı aynıdır bilirim
Bakma öyle melül melül
Utanırım insanlığımdan
Şiirime sığmam taşarım
Ağlarım boşalır gözyaşlarım
Kardeşim senin feryadın benim özgürlük destanımdır
Buz tutmuş kalplerin arifesindeyim şimdi
Yüreğim kardeşliğin tarafında
Arafta kalmış, tükenmiş çareler; biçareyim
Gökler inletiyor kalbimiz
Sen en çok benim türkümsün bilirim
Kardeşim ellerin bir mektup mesafesi kadar uzak bana
Koynumuzda bakışlarının boşluğu var
Sen bakışlarınla Cenneti hatırlatan o güzel vatansın
Haykırıp dağlara, taşlara kardeşim demeliymiş meğer
Gel gecelerime kapkaranlık bir keder
Ümitlerin seni terk etse de hayat paylaşmaya değer
Betül KELEŞ
…..
Ayrılık Mevsimi…
Ölüm rengi sararken avuçlarını,
Ufka bakarsın bir akşam durup,
Kızıl bulutlar gider uzaklara,
Kasımı zemheriye terkedip,
Ağlamaklı bir rüzgârda saçlarını savurursun.
Kalk gidelim gönlüm,
Buralar hazan,
buralarda iyileşmiyor yaralar,
Yaşananlar ziyan…
Çiçekli badem ağaçları kadar,
uzak bir hayalin peşinden,
İnce bir yaprak gibi süzülüp gidelim,
Acı bir kış rüzgârının önünde sürgün.
Yağmur KUTSAL
….
Biliyor musunuz?
Yağmur damlasıyım ben aslında;
Öylesine sessiz ,
Öylesine çaresiz,
Öylesine kalabalıklar içinde kimsesiz.
Yağmur damlasıyım ben aslında;
Kimseye karışmayan,
Kimsenin yanına yakışmayan,
Birine faydası dokunmayan.
Yağmur damlasıyım ben aslında;
Herkesin kaçtığı,
Bile bile üstüne bastığı,
Bir şey yerine koymadığı.
Bir yağmur damlasıyım ben aslında;
Çıktığım bulut bile o an unuttu beni.
Kimse beğenmedi şeklimi,
Herkes değiştirmeye çalıştı benliğimi,
Olduğum gibi kabul etmedi hiçbiri.
Ama şimdi hazırım
Kabullendim bitip tükenmeyi
Şimdi kimse korkutamaz beni
Şimdi hazırım,
Buradayım.
Kırgın değilim kimseye,
Sadece biraz sitemliyim geçmişe;
Böyle olmaya mahkum etti beni.
Ama dedim ya artık hazırım
Kuruduktan sonra hiçbir anlamım kalmayacak nasıl olsa
Tıpkı o taş kalpleriniz gibi.
Zeynep ERTOĞRUL
….
Kasket
Telaşe memuru, imtiyazsız adam
Konar göçer anlık bir sevgi değildi aramızdaki
Ben senin terini soğuttuğun hikayelerde büyüdüm
Güneşin kirpiklerinde sönmek üzere olan bir kasım vakti
Zaman gül yüzünden çalarak gökyüzüne dokundu
Ben unutulmazlığını o gün ilan ettim
Varlığın ben de ebedi…
Ahmet KİRAZ
…
Zamanla geçer dediler.
Ben zamana ters düşüp geriye doğru gitmeye başladım.
Yazdığım satırlar da biliyordu;
Geçmemeliydi.
Silinip gitmeyesin diye kalemimi kımıldattım.
Her günün sonunda tekrar ettim adını.
Her gün doğumunda aklıma yer etmişliğinle uyandım.
Ezberimde değil, benliğimdesin.
Devirseler şu aklımı, ben yine unutmam seni.
İster sev, ister sevme.
Renksiz bir kasım ortasında hatırla beni; iyi veya kötü.
Yahut hiç hatırlama!
Çok mu yemek yerdim, en çok hangi rengi severdim?
Ne derece utangaçtım ve sevgimin rengi neydi?
Unutmuş olabilirsin, kızmam sana.
Ama devirseler şu aklımı, ben yine unutmam seni.
İster ol yanımda, ister olma.
Ben yine yazarım seni.
İstanbul’u yazmak için İstanbul’da yaşamak gerekmez.
Kaç şair görmüş Kızkulesi’ni?
Kaç aşık çıkmış Galata’nın en tepesine?
Kaç gün eder bende kalmışlığın?
Dedim ya,
Devirseler şu aklımı, ben yine unutmam seni.
İlayda ARI
….





