
İnsanoğlu özünün özüyle bir söğüt ağacı gölgesinde tekrar buluşabilir.
Şaşırdınız !
Çok ütopik ve imkansız geldi bu cümle değil mi ?
Ama bu büyülü bir gerçek.
En azından benim için…
Peki nasıl mı oluyor bu hayaller ötesi tılsım ?
Siz hele bir salkım söğüt bulun.
Ona selam verin.
Hatırını sorun.
Sırtınızı gövdesine vermek üzere gölgesine usulca ilişin.
İşte bunları yapınca o zaman bir esinti dokunacak ruhunuza.
Sonrası…
Şimdiki zaman hafif hafif gözünüzün önünden silinecek.
Zihninde ve etrafında yer alan tüm sesler susacak.
Hareket eden her şey senin muhayyeline göre şekil alacak.
Ve o an ince belli bardağın sıcacık çayı muhafazasında eriyen küp şekerin hikayesi gibi zamana yapacağın o yolculuk başlayacak.
Bu yaşanmışlıkla tecrübe edilmiş anlatımı bozmak istemem fakat akabinde olacakların sahnesi senin dün yönetmenliğinde hazırladığın senaryo ile vuku bulacak.
Yani tatbik için dümen sende…
Eğer olur da bu yazıyı okuyup deneme kararı alırsan yaşadıklarını da dinlemek isterim.
Unutmadan ben hayatımın en güzel çocukluk yıllarımı dibinde bir söğüt ağacı olan gecekondu olarak bilinen evimizde yokluğun içinde yeşerttim.
Üstad Sezai KARAKOÇ’un Meşhur Mona Roza şiirinin şu mısralarıyla vedalaşalım.
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nisan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Selametle…
Ahmet KİRAZ
Söğüdün Gölgesinde Zaman Ötesi… için 2 cevap